Ürgüp ilçesinin tam merkezinde yer alır. Deniz seviyesinden yüksekliği 1.140 metre olan Ürgüp Temenni Tepesi’nin güney, doğu ve batı yamaçları yaklaşık 30 metrelik kaya duvarlardan oluşuyor. 80 metre yüksekliğiyle şehir panoramasını gözler önüne seren, Ürgüp’ün her yerinden de görülebilen bu kaya tepe, adını zirvesindeki türbede dilek dilenip çaput bağlanmasından almıştır. Seyir balkonuna çıkmak için, kayalardan oyularak açılmış 80-100 metre uzunluğunda bir tünelden geçiliyor. Her daim rüzgarlı olan tepeye çıkıldığında tüm Ürgüp ve hava güzel olduğunda Erciyes'in zirvesi bile görülebilir.
Temenni Tepesi’nde bulunan tarihi kalıntılardan, özellikle de taka mezarlardan anlaşıldığı üzere, tepe antikçağda da kutsal sayılan yerlerden biriymiş ve insanlar buraya gömülmek için neredeyse yarışırlarmış. Taka mezarlar kayaya bilinenden daha derin kazılan ve mezar kapasitesini artırmak için en alta bir kişi, sağ sol yanlara raf gibi kazılmış oyuntulara da ikişer kişi gömmek için yapılmış mezarlar olup, 5 kişiyi alabiliyormuş.
Tepede sadece bu ayrıcalıklı kişiler için yapılmış taka mezarlar değil 2 tane de kümbet bulunuyor. Tepenin girişinde sağda bulunan kümbet aslında bir türbe olarak yapılmış. Yanında bir de mezar bulunuyor. Temenni Tepesi’nde Kılıçarslan Gazi Türbesi ve Anıt Mezarları olarak anılan bu türbenin hikayesi ise Anadolu Selçukluları dönemine dayanıyor. Taht kavgaları ve Moğol istilasından kaçarak Ürgüp’e sığınan Selçuklu sultanları IV. Rüknettin Kılıçarslan (sultanlık dönemi 1246 – 1266) ve daha sonraki tarihlerde III. Alaeddin Keykubat (sultanlık dönemi 1297 – 1304) burada yakalanıp öldürülmüş. Kılıçarslan’ın öldürülmesinin rivayeti önce bölgedeki Araslan kayalıklarında yakalanması, ardından sultanların kan akıtılmadan öldürülmesi geleneği doğrultusunda yay kirişiyle boğulması olarak anlatılıyor. Türbede 13. Yüzyılda Ürgüp’te öldürülen Selçuklu Sultanı IV. Rükneddin Kılıçaslan, mezarda ise III. Alaeddin Keykubat’ın yattığı söylense de, mezarlar aslında anılarına saygı olarak yapılmış ve naaşları Konya’ya gömülmüş. Ölmeden önce bir süre Ürgüp’te yaşamış bu sultanların temsili mezarları, 1852’de Osmanlı Sultanı Abdülmecid zamanında Kayseri Valisi Muhammed Vecihi tarafından türbeye çevrilmiş. Türbenin bir türbedarı varmış ve saraydan sürekli bir ödenek almış. Kılıçarslan Gazi Türbesi’nin mermer, çivit mavisi kitabesi günümüzde Ürgüp Müzesinde sergilenmekte.
Türbenin kuzeyinde kalan kaya kütlesinden ise eski kaynaklarda Ürgüp’ün esas kalesi olarak bahsediliyor ve ‘Bereku – Bergut’ adıyla anılıyor.
Ürgüp Temenni Tepesi’ndeki diğer kümbet ise tepenin tam ortasında bulunuyor. Bu kümbet, 1855 yılında aslen Ürgüplü olmayan, saraydan sürülünce develere yüklettiği el yazması 817 cilt eserle bölgeye gelen Tahsin Ağa tarafından yaptırılıp, Tahsinağa Halk Kütüphanesi olarak uzun süre kullanılmış. Kütüphane aynı zamanda medrese olarak da hizmet vermiş. Tahsin Ağa kütüphaneye Ürgüplü Hacı Derviş’i medrese yöneticisi olarak atamış ve Hacı Derviş’te bu görevi oğlu Nail Derviş’e devredene kadar 39 yıl Hafız-ı Kutub (kütüphane görevlisi) olarak sürdürmüş. Kütüphane 1914 yılında Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış. Anadolu’nun bilinen en eski kütüphanelerinden olan Tahsinağa Halk Kütüphanesi daha sonraları Eşekli Kütüphaneci’de denilen Mustafa Güzelgöz tarafından 1952 yılında ilçe merkezinde yeni bir binaya taşınmış.
Temenni Tepesi’nin güney batı yamacında bulunan bir diğer tarihi kalıntı ise Aziz Yeorgios Kilisesi. Kilisenin tüm duvarları yıkılmış ve geriye sadece kayadan oyma salonu kalmış.